“Evlilikte Bağışlanan Mal, Boşanmada Talep Edilemez”

2002 yılında yürürlüğe giren Türk Medeni Kanunu 202 ve devam maddeleri ile bu tarihten sonra yapılan evliliklerde eşler arasında edinilmiş mallara katılma rejimi geçerli olacaktır. Eşler elbette ki aralarında sözleşme yaparak, alternatif mal rejimlerini seçebilecektir.

Evlilik, kişilerin maddi ve manevi her türlü varlıklarını birbirleri ile paylaştıkları bir kurumdur. Elbette ki bu kuruma tamamen bir şirket muamelesi yapmak doğru değildir ancak, sıra evliliği sonlandırmaya geldiğinde bunun maddi yaptırımlarının da olduğunun unutulmaması gerekmektedir.

Genellikle eşler, evlilik devam ederken taraflar arsındaki mal rejiminin pek de önemsememektedir. Her ne kadar toplum yapımız ve geleneğimiz, ticaret hayatında dahi hukuki önlem almak için karşı taraf ile bir anlaşma yapılması teklifini “ayıp” olarak niteliyor olsa da, herkes haklarını korumak ve kullanabilmek için kendi çıkarlarını gözetmeli ve işin başında gerekli önemleri almalıdır. Alınmadığı takdirde örneğin evliliğin bitmesi söz konusu olduğunda, kimi zaman iyiniyetle yapılan bazı kazandırmalar iade alınamazken, bazen de iradi olarak karşılıksız yapılan kazandırmalar dava konusu yapılarak zorla geri alınmaktadır.

Yukarıda da belirttiğimiz gibi 2002 yılı ile artık evliliklerdeki yasal mal rejimi edinilmiş mallar katılma rejimidir. Buna göre; boşanma esnasında eşler edinilen tüm mal varlığında yarı yarıya hak sahibi iken, kişisel mallar boşanma esnasında paylaşılmamaktadır.  Bu noktada kişisel malların ne olduğu önem kazanmaktadır. Türk Medeni Kanunu’nun 220. Maddesine göre kişisel mal; eşlere miras kalan, bağışlanan, evlilik öncesinde mülkiyetlerinde bulunan mallar, manevi tazminat alacakları olarak kabaca sayılabilir. Yani boşanma gerçekleşirken, bir eş diğerinin babasından miras kalan evinde hiçbir hak iddia edemeyecektir.

Bağışlamada da aynı kural geçerlidir. Ancak bağışlamanın öyle özel bir hal vardır ki, birçok boşanma davasında aydınlatılması uzun zaman alan bir haldir. O da eşler arasında yapılan bağışlamalardır! Kimi zaman eşler arasında yapılan bu bağışlamalar sanki ortak yatırımmış gibi değerlendirilerek paylaşılmaktadır.

Öncelikle belirtmek gerekirse, boşanma sonucunda açılan tasfiye davalarındaki en önemli ispat sorunu eşler arasında yapılan bağışlamanın, eşlerin birlikte yaptığı yatırımdan ayırt edilmesi konusudur. Çünkü çoğunlukla evliliklerde eşler kazandıkları para ile bir mal varlığı alıp bunu eşlerden yalnızca birinin adına tescil ettirir. Bu tip bir tescil ile bir eşin diğerine hediye ya da bağışlama amacı ile yaptığı kazandırmanın ispatı bazı koşulların varlığına bağlıdır. Ancak önce eşler arasında yapılan bağışlamalara örnek vermek gerekirse;

  • Eşe doğum günü hediyesi olarak alınan ev, araba ve mücevherler,
  • Doğum yapan eşe alınan doğum hediyeleri,
  • Sırf vergi yükünden kaçınmak için tapuda bağış olarak gösterilen kazandırmalar,
  • Ticaretle uğraşan eşin, çalışmayan eşine yaptığı kazandırmalar
  • Çalışmayan eşe, yalnızca o eşin geleceğini garanti altına almak gayesi ile yapılan kazandırmalar”

Görüldüğü gibi liste aslında sayılanlar her evlilikte sık sık karşılaşılan ve herkesin olağan karşıladığı işlemledir.

“…Davalının bitmeyen ısrarı ve tartışmaları sürdürmesi üzerine satış tarihinden 2 gün sonrasının davalının doğum günü olması nedeni ile de güzel bir jest olacağı düşünülerek gayrimenkulün tapu kaydı davalının üzerine yapılmıştır şeklinde açıklamada bulunmuştur. Mahkemece bu açıklamalar içinde geçen doğum günü sebebiyle jest ifadesinden hareket edilmiştir. Ancak bu açıklamadan yaklaşık 4 ay sonra taraflar ve taraf vekillerinin katılımıyla düzenlenerek imzalarıyla tasdik edilen, mahkemece de, onaylanarak boşanma davasına esas alınan 04.09.2009 tarihli protokolün 3. maddesinde “S. K. üzerine kayıtlı bulunan taşınmaz hakkında katkı payına dair her türlü dava hakları saklı kalarak tarafların müşterek ikametgahı olarak evde bulunan menkul mallar açısından bir ihtilaf bulunmayıp özel eşyalar dahil olmak üzere birbirlerinin kabulü dahilinde paylaşım yapılmıştır” yazmaktadır. Görüldüğü gibi 08.05.2009 tarihli dilekçedeki davacı İ.’in beyanları bütünüyle değerlendirildiğinde davacının bağış iradesi ve kastının bulunmadığı anlaşılmaktadır. ….” T.C.YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ 2012/2927 E. 2012/4997 K. 29.5.2012

Birlikte yapılan yatırımın bağışlama olmadığının ispatında ise yatırımın ortak yapıldığının ispatı için banka para transferleri, tanık anlatımları, tarafların maddi gücü ve boşanma sebepleri büyük önem arz etmektedir.

İspatın yapılamadığı hallerde eşlerin iyiniyetle yaptıkları ortak yatırımlar “bağışlama” adı altında hukuka aykırı olarak ellerinden alınırken, bazen de gerçekten de bağışlama niyeti ile yapılan kazandırmalar konu boşanmaya geldiğinde sanki ortak yatırımmış gibi tasfiyeye gitmektedir.

İspatın çok çetrefilli olduğu bu konuda, ilk başta daha mal alınırken muhakkak bir avukata danışmak eşlerin menfaatine olacaktır.

Paylaş

Daha fazla içerik için,

Bültenimize kayıt olabilirsiniz.

Haftalık ve aylık bültenlerimizi mail olarak size bildireceğiz.

Benzer İçerikler